Siyasi Parti İlçe Başkanlığında sekreter olarak çalışan İşçi, İş sözleşmesinin haksız feshedildiğinden bahisle İşçilik alacakları talebi,Husumet yönünden davanın reddi


 

Taraflar arasındaki <alacak> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; K......... Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 22.12.2011 gün ve 2011/3 E., 2011/954 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 21.02.2012 gün ve 2012/2748 E., 2012/5316 K. sayılı ilamıyla; 

<...A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı, davalı ........................ Partisi Kocaeli B…….. İlçe Başkanlığında sekreter olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini belirterek işçilik alacağı talebinde bulunmuştur.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı davacı ile ilçe başkanlığı arasında iş sözleşmesi imzalanabilmesi için Siyasi Partiler Kanunun 71.maddesi uyarınca karar alınması gerektiği, bu yönde alınmış bir karar bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece davacı ile davalı arasında iş sözleşmesi imzalanabilmesi için Siyasi Partiler Kanunun 71.maddesi uyarınca il başkanlığına yetki verilmediği, sözleşmenin parti genel merkezi tarafından onaylanmadığı gerekçesiyle husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

Siyasi Partiler Kanunun 71. maddesinde <Siyasi partilerin yapacakları giderler, sözleşmeler ve girişecekleri yükümlülükler; genel merkezde parti tüzelkişiliği adına, illerde il yönetim kurulu adına ve ilçelerde ilçe yönetim kurulu adına yetkili kılınan kişi veya kurulca yapılır.

Siyasi partilerin il ve ilçelerdeki teşkilat kademeleri tarafından parti tüzelkişiliği adına sözleşme yapılmasına ve yükümlülük altına girilmesine ilişkin esaslar, merkez karar ve yönetim kurulunca tespit olunur. Bu esaslara aykırı olarak yahut siyasi partilerin tüzüklerine göre merkez karar ve yönetim kurulunca önceden yazılı yetki verilmediği veya sonradan bir kararla onaylanmadığı takdirde, partinin teşkilat kademelerinin yaptıkları sözleşme ve giriştikleri yükümlülüklerden dolayı, parti tüzelkişiliği hiçbir suretle sorumlu tutulamaz; merkez karar ve yönetim kurulu veya genel başkan veya parti tüzelkişiliği aleyhine takipte bulunulamaz. Bu takdirde sorumluluk, sözleşmeyi yapan veya yükümlülük altına giren kişi veya kişilere ait olur.> hükmü yer almaktadır.

Davacının B………. İlçe Başkanlığında işçi olarak çalıştırılması yönünde davalı parti genel sekreterliği tarafından alınmış bir karar bulunmamaktadır. Ancak davacının davalı parti bünyesinde eylemli bir çalışması vardır ve bu hizmetinden ilçe başkanlığı ve buna bağlı olarak parti Genel Merkezi de yararlanmıştır. Bu durumda işin esasına girilmesi gerekirken davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi hatalıdır...>

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.  

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: 

Dava; işçilik alacakları istemine ilişkindir. 

Davacı vekili, davacının, davalı ........................ Partisi Kocaeli B…….. İlçe Başkanlığında sekreter olarak 13/09/2008 tarihinden 13/12/2010 tarihine kadar çalıştığını, ücretinin ödenmemesi nedeni ile iş akdini 13.12.2010 tarihinde haklı nedenle feshettiğini, belirterek işçilik alacaklarının tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 71/1. maddesi ve .............. Parti Tüzüğü’nün 137 maddesine göre davacı ile ilçe başkanlığı arasında iş sözleşmesi imzalanabilmesi için parti genel merkezince karar alınması gerektiği, bu yönde alınmış bir karar bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur

Mahkemece, davacı ile davalı arasında iş sözleşmesi imzalanabilmesi için Siyasi Partiler Kanunu’nun 71/1. maddesine göre siyasi partilerin yapacakları giderler, sözleşmeler ve girişecekleri yükümlülükler: genel merkezde parti tüzel kişiliği adına, illerde İI Yönetim Kurulu adına ve ilçelerde İlçe Yönetim Kurulu adına yetkili kılınan kişi veya kurulca yapılır>. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise, <siyasi partilerin il ve ilçelerdeki teşkilat kademeleri tarafından parti tüzel kişiliği adına sözleşme yapılması ve yükümlülük altına girilmesine ilişkin esaslar merkez karar ve yönetim kurulunca tespit olunur. Bu esaslara aykırı yahut siyasi partilerin tüzüklerine göre merkez karar ve yönetim kurulunca önceden yazılı yetki verilmediği veya sonradan bir kararla onaylanmadığı takdirde, partinin teşkilat kademelerinin yaptıkları sözleşme ve giriştikleri yükümlülüklerden dolayı, parti tüzel kişiliği hiçbir suretle sorumlu tutulamaz.> hükmü nedeniyle, davacı ile davalı arasında iş sözleşmesi imzalanabilmesi için gerekli olan Siyasi Partiler Kanunu’nun 71.maddesi uyarınca il başkanlığına yetkinin verilmediği, sözleşmenin parti genel merkezi tarafından onaylanmadığı gerekçesiyle husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine verilen karar, Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur. 

Yerel mahkemece, önceki gerekçelerle, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine ilişkin hükümde direnilmiştir. 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Parti İlçe Başkanlığında sekreter olarak çalışan davacının açtığı işçilik alacakları davasında, Siyasi Parti Genel Başkanlığına husumet düşüp düşmediği noktalarında toplanmaktadır.

2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 15. maddesinin 3. fıkrasında, <Partiyi temsil yetkisi genel başkana aittir. Kanunlardaki özel hükümler saklı kalmak kaydı ile parti adına dava açma ve davada husumet yetkisi, genel başkana veya ona izafeten bu yetkileri kullanmak üzere parti tüzüğünün göstereceği parti mercilerine aittir> şeklinde siyasi partilerin genel başkan tarafından temsil edileceği belirtildikten sonra ilçe teşkilatı başlıklı 20. maddesinde, <Siyasi partilerin ilçe teşkilatı, ilçe kongresi, ilçe başkanı, ilçe yönetim kurulu ve belde teşkilatından meydana gelir.> denilerek ilçe teşkilatı açıklanmış, devamında da <Bu maddede yazılı kurulların görev ve yetkileri ile yedek üyelerinin sayısı ve ne suretle göreve çağrılacağı parti tüzüğünde gösterilir> hükmüne yer verilerek ilçe teşkilatının görev ve yetkilerinin belirlenmesi yetkisi parti tüzüğüne bırakılmıştır.

....................Parti Tüzüğü’nün 31. maddesinde, <İlçe başkanın, Partinin ilçe düzeyindeki çalışma ve faaliyetlerinin koordinasyon ve yürütümünü sağlayacağı, denetimini gerçekleştireceği ve ilçe teşkilatını temsil edeceği, 36. maddesinde de, Partiyi Genel Başkanın temsil edeceği ve Genel Başkanın disiplin kurulları dışında bütün parti örgütünün başkanı olduğu, belirtilmiştir.

2820 sayılı Kanun’un mali sorumluluk başlıklı 71. maddesinde <Siyasi partilerin yapacakları giderler, sözleşmeler ve girişecekleri yükümlülükler; genel merkezde parti tüzelkişiliği adına, illerde il yönetim kurulu adına ve ilçelerde ilçe yönetim kurulu adına yetkili kılınan kişi veya kurulca yapılır.

Siyasi partilerin il ve ilçelerdeki teşkilat kademeleri tarafından parti tüzel kişiliği adına sözleşme yapılmasına ve yükümlülük altına girilmesine ilişkin esaslar, merkez karar ve yönetim kurulunca tespit olunur. Bu esaslara aykırı olarak yahut siyasi partilerin tüzüklerine göre merkez karar ve yönetim kurulunca önceden yazılı yetki verilmediği veya sonradan bir kararla onaylanmadığı takdirde, partinin teşkilat kademelerinin yaptıkları sözleşme ve giriştikleri yükümlülüklerden dolayı, parti tüzel kişiliği hiçbir suretle sorumlu tutulamaz; merkez karar ve yönetim kurulu veya genel başkan veya parti tüzelkişiliği aleyhine takipte bulunulamaz. Bu takdirde sorumluluk, sözleşmeyi yapan veya yükümlülük altına giren kişi veya kişilere ait olur.> hükmü yer almaktadır. Bu kanun hükmüne dayanarak düzenlenen Parti Tüzüğünün <Muhafaza ve Harcamalardan Doğan Mali Sorumluluk> başlıklı 137. Maddesi; <Elde edilen gelirlerin, demirbaş eşya ve malzemelerin muhafazası ile yapılacak harcamalar, sözleşmeler ve girişilecek yükümlülükler; genel merkezde parti tüzel kişiliği adına, illerde il yönetim kurulu, ilçelerde ilçe yönetim kurulu, beldelerde belde yönetim kurulu adına bu tüzükte yetkili kılınmış veya adına iş yapılan organca işin niteliğine göre yetkilendirilmiş kişi yahut kurulca sağlanır ve yapılır.

Parti alt kademe yönetim organları, üst kademe ve genel merkeze karşı muhafaza ve harcamadan ötürü şahsen ve müteselsilen sorumludurlar.

Parti tüzel kişiliği adına sözleşme yapılmasına ve yükümlülük altına girilmesine ilişkin usül ve esaslar, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’nca tespit edilir. Bu esaslara aykırı olarak veya Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’nun yazılı oluru ile yetkili kılmadığı yahut sonradan bir kararla onaylamadığı alt kademe organlarının yaptıkları sözleşmeler ve giriştikleri yükümlülüklerden dolayı parti tüzel kişiliği hiçbir surette sorumlu tutulamaz; Merkez Karar ve Yönetim Kurulu veya genel başkan yahut parti tüzel kişiliği aleyhine sorumluluk yollarına başvurulamaz.

Yetkilendirilmeksizin veya oluru sağlanmamış işlem ve eylemlerden doğan sorumluluk, sözleşme veya yükümlülük getiren işlem altında imzası olan kişi veya kişilere aittir> şeklindedir.

4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesinde, <İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir> tanımlaması yapılmış ve İş sözleşmesi, Kanunda aksi belirtilmedikçe, özel bir şekle tabi olmadığı belirtilmiştir. Bu tanımdan da anlaşıldığı üzere ücret, iş görme ve bağımlılık, iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.

Hizmet sözleşmesinin, <Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder> şeklindeki bağımlılık unsuruna yer vermeyen mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 313/1.maddesindeki tanımı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 393/1 maddesi ile <Hizmet sözleşmesi işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle isgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan ise göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir> şeklinde bağımlılık unsuru da kabul edilerek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesindeki tanıma benzer düzenleme yapılmıştır. Ayrıca, 6098 sayılı Kanunun 394/son maddesi ile de <Geçersizliği sonradan anlaşılan hizmet sözleşmesi, hizmet ilişkisi ortadan kaldırılıncaya kadar, geçerli bir hizmet sözleşmesinin bütün hüküm ve sonuçlarını doğurur> düzenlemesi ile hizmet sözleşmesinin geçersiz olarak kurulmuş olması halinde, geçersizliği ortadan kaldırılıncaya kadar geçerli bir sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğuracağı benimsenmiştir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının sekreterlik görevini ifa ettiği .......Partisi …….. İlçe Başkanlığı adına tescilli 10……….16 sicil nolu iş yerindeki iş görme edimini, parti ilçe teşkilatı ile birlikte parti genel merkezine karşı yerine getirmiştir. Zira bir tüzel kişi olan siyasi partiler, faaliyetlerini merkez organları ile il ve ilçe teşkilatları aracılığı ile yerine getirmektedirler. Bu nedenle ............. İlçe Başkanlığı tarafından istihdam edip, sigorta primleri Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenen davacının ifa ettiği iş görme edimini, davalı ...............Parti  Genel Başkanlığı’na karşı yerine getirildiğinin kabulü gerekmektedir. Ayrıca 2820 sayılı Kanunun 71.maddesi; <Mali Hükümler> başlığı altında, partilerin giderlerinin yapılmasındaki usul ve esaslar ile mali sorumluluk hallerini düzenleyen hükümler olup, anılan maddelerin taraflar arasındaki işçi işveren ilişkisi nedeni ile dava konusu olayda uygulanabilirliğinin bulunmadığının da kabulü gerekmektedir.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; Siyasi Partiler Kanunu’nun 71 maddesi ve Parti Tüzüğü’nün 137. maddesi hükümleri karşısında .................. Parti Genel Başkanlığı’nın sorumluluğunun bulunmaması nedeni ile davanın husumet nedeni ile reddine ilişkin kararın onanması görüşü ileri sürülmüşse de, bu görüş yukarda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.

Açıklanan tüm bu maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. 

SONUÇ: Davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen <Geçici Madde 3> atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.04.2013 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava, işçilik alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı, davalı partinin B……. İlçe Başkanlığında sekreter olarak çalıştığını ileri sürerek, iş akdinin feshinden doğan alacaklarının tahsilini istemiş, davalı vekili, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununun 71/2.maddesine göre, ilçe teşkilatı tarafından yapılan sözleşmeye genel merkezce yetki verilmediği gibi, onay da verilmediği nedeniyle husumet yönünden davanın reddini savunmuştur.

Yerel Mahkemece; Yargıtay 9.Hukuk Dairesi'nin 21.03.2011 tarih ve 2009/9002 Esas ve 2011/7960 Karar sayılı içtihadı örnek gösterilerek, Siyasi Partiler Kanununun 71/2.maddesi hükmü gereğince davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Yargıtay Özel Dairesince; davacının B…….. İlçe Başkanlığında işçi olarak çalıştırılması yönünde davalı parti Genel Sekreteri tarafından alınmış bir karar bulunmamakla birlikte, davacının, davalı parti bünyesinde eylemli olarak çalışması ve bu hizmetinden ilçe başkanlığı ve buna bağlı olarak parti genel merkezinin de yararlandığı, bu durumda işin esasına girilmesi gerekirken, davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

Bunun üzerine yerel mahkemece; Mahkemelerinde aynı konuda farklı siyasi partilere karşı açılan iki davadan birinde, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 21/03/2012 tarih ve 2009/9002 Esas, 2011/7960 Karar sayılı kararında, <işçi çalıştırması konusunda parti tüzel kişiliği Merkez Karar ve Yönetim Kurulunca karara alınıp, sözleşme yapıldıktan sonra bu sözleşmenin merkez karar ve yönetim kurulu kararı ile onaylanmaz ise, davalı parti tüzel kişiliği sorumlu tutulamaz. Sorumluluk sözleşmeyi yapan kişi ya da kişilere aittir.> hükmüne varmış iken;

Eldeki davada bu kez aynı daire tarafından verilen bozma ilamında <işçi çalıştırılması yönünde bir karar alınmasa dahi, davacının davalı parti bünyesinde eylemli bir çalışması olduğundan, bu hizmetten genel merkez de yararlandığından, işin esasına girerek karar verilmesi> gerekçesiyle bozulmasının aynı Yargıtay Dairesi tarafından aynı konuda verilmiş iki farklı karar bulunması nedeniyle, eski gerekçesi yinelenmek suretiyle önceki kararında direnilmiştir.

Yerel Mahkeme ile Yargıtay Özel Dairesi arasındaki uyuşmazlık, Parti İlçe Başkanlığında sekreter olarak çalışan davacının açtığı işçilik alacağı davasında, Siyasi Parti Genel Başkanlığına husumet düşüp, düşmediği noktasındadır. 

2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanun'unun Mali Sorumluluk başlıklı 71/2.maddesinde <Siyasi Partilerin İl ve İlçelerdeki Teşkilat kademeleri tarafından parti tüzel kişiliği adına sözleşme yapılmasına ve yükümlülük altına girilmesine ilişkin esaslar, merkez karar ve yönetim kurulunca tespit olunur. Bu esaslara aykırı olarak yahut siyasi partilerin tüzüklerine göre merkez karar ve yönetim kurulunca önceden yazılı yetki verilmediği veya sonradan bir kararla onaylanmadığı takdirde, partinin teşkilat kademelerinin yaptıkları sözleşme ve giriştikleri yükümlülüklerden dolayı, parti tüzel kişiliği hiçbir suretle sorumlu tutulamaz, merkez karar ve yönetim kurulu veya genel başkan veya parti tüzel kişiliği aleyhine takipte bulunulamaz. Bu takdirde sorumluluk sözleşmeyi yapan veya yükümlülük altına giren kişi veya kişilere ait olur> hükmü öngörülmüştür. Davalı parti tüzüğünün 137.maddesi de benzer hükümler içermektedir.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacının davalı partinin ………. İlçe Başkanlığı tarafından işe alındığı, bir süre sekreter olarak çalıştıktan sonra iş sözleşmesinin sona erdirildiği, davalı parti genel başkanlığından adı geçenin işe alınmasından önce yazılı yetki alınmadığı gibi, işe alınmasından sonra da bir kararla onaylanmadığı dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Esasen bu yön uyuşmazlık konusu değildir.

Bu durumda, davacının davalı parti bünyesinde eylemli bir çalışması vardır ve bu hizmetinden ilçe başkanlığı ve buna bağlı olarak parti genel merkezi de yararlanmıştır düşüncesinden hareketle, davalı parti genel başkanlığı dava konusu edilen işçi alacağından sorumlu tutulabilir mi? Bu soruya olumlu cevap vermek az yukarıda açıklanan kanunun ve tüzük hükümlerine göre mümkün değildir.

Aksinin kabulü, yerel mahkemenin direnme kararında, gerekçesine aldığı Yargıtay özel dairesi'nin 21.3.2003 tarih ve 2009/9002 Esas, 2011/7969 Karar sayılı ilamında <İşçi çalıştırılması konusunda parti tüzel kişiliği tarafından, merkez karar ve yönetim kurulu kararı alınıp, sözleşme yapıldıktan sonra bu sözleşmenin merkez ve karar yönetim kurulu kararı ile onaylanmaz ise, davalı parti tüzel kişiliği sorumlu tutulamaz, sorumluluk sözleşmeyi yapan kişi veya kişilere aittir.> yolundaki içtihadına da aykırı düşecek, aynı konuda farklı siyasi partilere karşı açılan iki davada birbiri ile çelişen kararlar ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.

Oysa, az yukarıda açıklanan karar ve buna işaret eden direnme gerekçesi, 2820 Sayılı Kanunun 71/2. maddesindeki düzenlemeye uygun düşmektedir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 1/1.maddesinde <Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.> denilmek suretiyle, uyuşmazlıkların çözümünde öncelikle kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği açıkça belirtilmiştir.

Tekrar somut olaya dönüldüğünde, davacının, davalı partinin……… İlçe Başkanlığında sekreter olarak 13.9.2008-13.12.2010 tarihleri arasında çalıştığı sabittir.  ………. İlçe Başkanlığı ile davacı arasında yapılan iş sözleşmesine davalı partinin sözleşmeden önce yetki vermediği gibi sözleşmeden sonrada onay vermediği de sabittir. Böylesi bir durumda doğrudan davalı partinin sorumlu olduğu kabul edilemez.

Nitekim İlçe ya da İl Başkanlıkları tarafından önceden yetki alınmadan yapılan, ya da yapıldıktan sonra onay alınmayan kira sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda, Yargıtay 6.Hukuk Dairesi tarafından il ve ilçe başkanlıklarının tüzel kişiliklerinin bulunmaması ve genel merkezin de sorumlu olmaması nedeniyle sözleşmeyi imzalayan kişilerin şahsen sorumlu oldukları yönündeki uygulaması istikrarla bir biçimde sürdürülmektedir.

Bu durumda davacının, işe başlarken Sosyal Güvenlik Kurumuna işveren tarafından verilmesi gereken işe giriş bildirgesinin kimin tarafından verildiği ve çalıştığı süre içerisinde ödenmesi gereken sigorta primlerinin kimin tarafından ödendiği, işe giriş bildirgesinin davalı parti tarafından ya da yetkilendirdiği kişi tarafından verilip verilmediği ve buna bağlı olarak sigorta primlerinin de bu şekilde Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenip ödenmediği hususları üzerinde durularak, hasıl olacak sonuç dairesinde davalı partiye husumet düşüp düşmeyeceğinin belirlenmesi gerekirdi. Bu nedenle, yerel mahkeme kararının değişik bu gerekçe ile bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, aksine tezahür eden sayın çoğunluğun değerli görüşüne katılamıyoruz.