Limited Şirket Ortağının, ortak olduğu şirkette Hizmet Akdi ile çalışması. İşçi sayılıp sayılmayacağı. İşçilik alacaklarına hak kazanıp kazanmayacağı


 

Dava: Taraflar arasındaki "kıdem tazminatı-fazla mesai ücreti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 1. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 13.12.2001 gün ve 2000/140 E. 2001/751 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, 

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 14.10.2002 gün ve 4134-19024 sayılı ilamı ile; 

(... Davacının davalı Limited Şirketin ortağı olduğu ayrıca 625 sayılı yasaya uygun hizmet sözleşmesi yaptığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Limited Şirket ortağının, ortağı bulunduğu şirkette hizmet akdi ile çalışmasına engel bir hüküm bulunmamaktadır. Dosyaya sunulan 625 sayılı yasaya göre düzenlenmiş sözleşme stajyer sözleşmesi olmayıp hizmet akdi koşullarını taşımaktadır. Bu nedenle davacının hizmet akdine dayalı dava konuşu alacakların mevcut olup olmadığı değerlendirilerek sonuca gidilmelidir. Mahkemece hatalı değerlendirmeyle yazılı gerekçelerle davanın reddedilmesi bozma nedenidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; bir limited şirket işyerinde çalışan şirket ortağı davacının, hukuksal konumu nedeniyle, işçilik haklarından yararlanıp yararlanmayacağı konusuna ilişkindir. Yerel mahkeme;davacının;625 sayılı Yasaya göre stajyer öğretmen ve limited şirket orağı olarak, 1475 sayılı İş Kanunu gereği işçilik haklarından yararlanamayacağını ileri sürerek istemini yerinde bulmamış, Özel Daire ise;davacının 625 sayılı Yasaya göre düzenlenmiş stajyer öğretmen sözleşmesine göre değil doğrudan hizmet akdine göre çalıştığını kabul ederek Yerel Mahkeme kararını bozmuştur. ŞU duruma göre çözümlenmesi gereken sorun; 625 sayılı Yasaya göre stajyer öğretmen olsa dahi bir limited şirket ortağının işçi olarak kabulünün mümkün olup olamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Gerçekten;davanın hukuksal dayanağını oluşturan 1475 sayılı İş Kanunu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu; bir kimsenin hangi hallerde işçi ve buna bağlı sigortalı, hangi hallerde işçi statüsü dışında kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlayan kişi sayılacağını açık ilke ve karineler ile belirlemiştir.

Belirtilen Yasaların gösterdiği ilke ve esaslar çerçevesinde Yargıtay'ın bugüne değin ortaya koyduğu içtihatlar ile bir kimsenin işçi sayılabilmesi için hizmet akdi ile çalışması koşuldur. Hizmet akdinin unsurları ise "zaman" ve "bağımlılık" ve "ücret" unsurlarına göre ortaya konulur. Zaman unsurundan amaç;bir kimsenin günlük belirli bir zaman dilimi içerisinde iş gücünü bir işveren emrine tahsis etmesi, bağımlılık unsurundan amaç ise çalışan kişinin işveren emir ve talimatları doğrultusunda çalışmasını sürdürmesidir. Görülen iş karşılığı işverenin belli bir zaman dilimi için ödemiş olduğu bedel ise ücret unsurunu oluşturur. Belirtilen unsurlara göre bir veya birden ziyade işveren emrinde çalışmasını sürdüren kişiler işçi statüsünde kabul edilir.

Buna karşın kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlayan ve 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinde gösterilen kişiler ise işçi statüsünde kabul edilemezler. Bu kişiler;herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın ve yasayla kurulmuş sosyal güvenlik kapsamları dışında kalan;esnaf ve sanatkarlar, kollektif, komandite ve limited şirket ortakları, anonim şirket kurucu ortakları, yönetim kurulu üyeleri gibi kimselerdir.

Dava konusu uyuşmazlık ile ilgisi nedeniyle, hemen belirlemek gerekirse; bir limited şirket ortağı kural olarak kendi adına bağımsız çalışan kişi kabul edilir ve işçi statüsünde sayılamaz. Zira, bir kişinin hem kazanç sağlayan bir şirketin ortağı hem de bu şirketin işçi statüsünde çalışanı olarak kabul mümkün değildir. Başka bir anlatım ile;işverenlik ve işçi statüsünün aynı kişide birleşmesi yasalarca mümkün bulunmamaktır.

Ne varki, kural belirtilen şekilde olmakla birlikte, iş hayatında ayrık durumların ortaya çıkması mümkündür. Bir kimsenin biçimsel anlamda limited şirket ortağı gözükmesine karşın, bağımlı çalışma koşulları ve aldığı ücret, bağımsız çalışma ve kazanç sağlama durumundan baskınsa bu takdirde salt, ortaklık statüsünden hareketle sonuca gidilemez. Hukuksal statüsü belirlenmek istenilen kişinin;şirket içerisindeki pozisyonu, gördüğü iş, çalışma koşulları, aldığı ücret birlikte değerlendirilerek ekonomik yaşamının ne şekilde sürdürüldüğü ortaya konularak sorun çözümlenir. Sembolik sayılabilecek bir oranda limited şirket orağı gözükmesine karşın kişinin, yasaların öngördüğü anlamda ve yukarda unsurları ortaya konduğu biçimde hizmet akdine göre çalıştığı belirlendiği takdirde, yasal karinenin aksi kanıtlanmış kabul edilerek kişi, 1475 sayılı Yasanın öngördüğü anlamda işçi, giderek 506 sayılı Yasaya uygun sigortalı sayılır,

Dava konusu olaya gelince;dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının hukuksal konumu yeterince ortaya çıkmamaktadır. Davacının her ne kadar işçi statüsünde olduğu ileri sürülmekte ise de; ortağı olduğu limited şirkette %25 gibi önemli bir pay sahibi bulunmaktadır. Bu durumda davacının ekonomik hayatında hangi tür çalışmanın egemen olduğu açıkça ortaya konmalıdır. Bu nedenle, öncelikle, davacının mensup olduğu limited şirketin ticari kayıtları, defterleri, kar ve zarar durumu, vergi beyannameleri, ortaklar pay ve adet durumu incelenmeli davacının buna göre gerçek durumu saptanmalıdır. Davacının çalışma biçimi ve bunun karşılığı aldığı ücret ile şirket ortağı olarak sağladığı kazanç ve kâr durumu, sahip olduğu hisse oranı, şirketteki konumu karşılaştırılmalı ve sonuçta limited şirket ortaklığı ekonomik yaşamında baskın çıktığı takdirde, davacının işçi statüsünde bulunmayıp, tamamen ticari amaçla kazanç sağlayan ve bağımsız çalışan bir kişi olduğu kabul edilmeli ve dava reddedilmeli aksine, hizmet akdi altında bağımlı ve ücrete göre çalışmasının egemen olduğu sonucuna ulaşıldığında işçi sayılarak, buna bağlı hakları kabul edilmelidir.

Mahkemenin direnme kararı yukarıda gösterilen nedenlerle ve noksan incelemeye dayalı olduğundan bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,16.4.2003 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.